Sabit Fiyatlı Kargo
Haftanın her günü Canlı Destek
media

Dışarıda kar yağıyordu. Hava artık kararmış evlerin ışıkları yanmıştı. Kar yerleri kaplamaya başlamış, kusursuz bir beyazlık ve pürüzsüzlükle yükseliyordu. Küçük kız sıcacık evinde burnunu buz gibi cama yapıştırmış karı seyrediyordu. Nefesini burnundan veriyor camda beliren buharı yine burnuyla siliyordu. Aklına geldikçe dışarı çıkmak için ağlıyor, isteği kabul edilmeyince yine sıkılıp cama yapışıyordu. Uzun uğraşlar ve ağlamalar sonucunda çok sıkıcı bulduğu anne babasını dışarıya çıkmaya ikna etti. Nasıl olur da böyle bir havada dışarı çıkmadan durabiliyorlardı. Hızlıca annesinin üzerini giydirmesini istedi. Montunun düğmelerinin bile kapatılmasına sabredemeyerek attı kendini dışarı. Bahçede koşmaya başladı. En önemlisi de hiç basılmamış yerlere bastı. Hiç durmadan koşup çığlıklar atıyordu. Anne babasına baktı, onlar da eğleniyordu. İyi ki onları zorlamışım diye düşündü.


Anne ve babası hiç oyun oynamazdı oyuncakları da yoktu zaten. O yüzden sürekli oyuncaklarını onlarla paylaşıyor, eğlenmelerine yardımcı oluyordu. Yine bugün olduğu gibi havanın soğuk olduğunu söyleyip çıkmak istememişlerdi. Nasıl eğlenileceğini bilmiyorlardı. Küçük kız yavaş yavaş anne babasına eğlenmeyi öğretiyordu. Kısa bir süre sonra içeri girmek istediklerini söylediler. İşte yine başlıyorlardı. Henüz yeterince eğlenmemişlerdi. Küçük kız kendini karın üzerine attı ve ağlayarak yuvarlanmaya başladı. En azından bir süre daha karda bu şekilde oynayabilirdi. İçeri girdiklerinde tekrar gidip cama yapıştı. Anne ve babası ne kadar sıkıcıydı. Dışarıda oynamak varken neden akşam yemeği yemeleri gerekiyordu?


Yemekten sonra yılbaşı ağacını süslediler. Süsleme bittiğinde herkes altına hediyelerini bıraktı. Küçük kız da en sevmediği oyuncaklarından iki tanesini getirdi. Diğer hediyelere baktı paketleri parlak ve çok güzeldi. Çok heyecanlanmıştı. Anne ve babası uzaklaşınca hemen üzerindeki kartlara baktı. Kendi adını yazmayı öğrendiği için, hediyesini kolaylıkla buldu. Hediyeler yarın akşam açılacaktı. Ancak küçük kız sabredemiyordu. Sürekli ağacın etrafında dolaşıyordu.


O gece herkes yatana kadar bekledi. Yatağında oturdu ve evi dinledi. Hiç ses yoktu. Anne ve babası uyumuşlardı. Hediyeler ertesi akşam açılacaktı. Ama daha çok vardı. İşte anne ve babasının sıkıcı bir davranışı daha. Neden hediyeleri hemen açmıyorlardı, nasıl dayanabiliyorlardı? Küçük kız beklemenin çok mantıksız olduğunu düşünerek yatağından fırladı. Parmak uçlarında ağacın yanına gitti. Heyecanla hediye paketini eline aldı. Hediyesi gümüş renkli bir pakete sarılmış, kırmızı saten kurdele (karakalem tekniği ile kurdele yapımı çalışması) ile bağlanmıştı. Heyecandan yerinde duramıyordu. Paketi kulağına götürdü ve içindekinin ne olduğunu anlamak için salladı. Hızlıca yere oturdu ve sarı bukleli saçlarını kulaklarının arkasına soktu. Hediyeyi açtığı anı elinden geldiğince keyifli kılmaya çalışıyordu. Yavaşça kırmızı saten kurdeleyi tuttu. Kurdeleyi çözdü ve hediye paketinin bantlarını tek tek özenle açtı. Paketi çıkardı ve katlayarak kenara koydu.


Ortaya çıkan kutu hala hediye ile ilgili bir ipucu vermiyordu. Kutuyu önüne koydu ve yavaşça açtı. Gördüğü hediye karşısında gözlerine inanamadı. Kutunun içinde onlarca baston şeker (karakalem baston şeker  yapımı çalışması) vardı. Küçük kız baston şekeri çok sever ancak anne babası yemesine izin vermezdi. Bu yüzden kutuyu kucakladığı gibi odasına koştu. Anne ve babası uyanmasın diye çok sessiz davranmaya çalışıyordu. Heyecandan kalbi o kadar hızlı atıyordu ki anne babasının kalbinin sesini duyacağından bile korktu. Aceleyle yatağının altına yöneldi. Tozlu yatak altına kutuyu yerleştirdi ve yatağının örtüsünü düzeltti. Sonra yatağına çıktı ve uyumak üzere yattı. Ancak içi rahat etmedi. Tekrar yatağından indi ve hediye kutusunu kontrol etti. Ardından tekrar yatağına çıktı ve ertesi sabah şekerlerini yerinde bulamamanın korkusuyla gözlerini yumdu. Ya annesi ve babası ondan önce uyanıp şekerlerini yerse? Onlara baston şeker yemeyi kendisi öğretmişti ve çok sevmişlerdi. Keşke öğretmeseydi.


Ertesi sabah küçük kız erkenden uyandı ve ilk işi yatağının altındaki şeker kutusunu kontrol etmek oldu. Annesi ve babası henüz uyanmamıştı. Eline bir şeker aldı ve parlayan gözlerle şekerine baktı. Bir yandan kalbi hızlı hızlı çarpıyor annesi ve babası uyanmadan önce şekeri yemek istiyordu. Heyecanla şekerin paketini açtı. Küçük kız paketini açtığı şekeri büyük bir iştahla yedi. Boş paketi kutunun içine koydu ve yeniden yatağının altına yerleştirdi. Yatak örtüsünü güzelce örttü ki anne ve babası şekerlerini yemesin.


Aklına şömine üzerindeki çoraplar (karakalem tekniği ile şömine çorabı yapımı çalışmamız) geldi. Heyecanla kapıya koştu. Kapıyı sessizce çıkabileceği kadar açtı ve kapının arasından kayarak odadan çıktı. Çıplak ayaklarının parmak ucuna basarak şöminenin önüne gitti ve çorapların dolu olduğunu görünce daha çok heyecanlandı. Yine parmak ucuna kalktı ve elini çorabın içine soktu. Hediyesini çıkarmadan önce eliyle yokladı ve yavaşça hediyeyi çıkardı. Küçük kız heyecanla çorabın içini karıştırdı ve eline gelen küçük hediyeyi çoraptan çıkarmadan önce yoklayarak ne olduğunu anlamaya çalıştı. Hediye sertti üzerinde yumuşak tüyler vardı. Aynı zamanda eline kumaş dokusu geliyordu. Tahminlerinin sonunda gözleri parladı. Acaba tahmin ettiği şey miydi?


Küçük kız tahminin doğru çıkmasını umut ederek hızla hediyesini çoraptan çıkarmaya çalıştı. Ancak heyecandan çıkaramıyordu. Çorabı şöminenin üzerinden aldı ve hediyesini çıkardı. Şimdi elinde tuttuğu geçen gün oyuncakçının vitrininde duran küçük porselen bebekti. Tıpkı kendi saçları gibi sarı lüle lüle saçları vardı. Mavi elbisesi, tülden yapılmış kabarık karpuz kolluydu. Eteklerinin ucunda dantelden fırfırları ve belinde beyaz saten bir kurdele vardı. Hemen koşarak odasına çıktı ve bebeğini avcunda sımsıkı tutarak sıcak yatağında uykuya daldı.


Gözlerini açtığında anne ve babası karşısında dikiliyorlardı. Aklına hemen şekerleri geldi. Ellerine baktı. Ellerinde şeker yoktu. Hemen kalkıp oturdu. Anne ve babası hediyeleri aldığını fark etmişlerdi. Küçük kızın yanına oturarak; yaptığının iyi bir şey olmadığını, beklemesi gerektiğini anlatmaya başladılar. Küçük kız tabii ki onları dinlemedi. Dinliyormuş gibi yaptı. Yine sıkıcı olmayı başarmışlardı. Zaten hediyeleri açmak için belli bir zaman olması çok saçmaydı. Neyse ileri de bunu da öğretirdi anne babasına.




Anne ve babası hediyeleri nereye koyduğunu sorduklarında içini bir korku kapladı. Söylemek istemedi. Şekerleri ve bebeği elinden alabilirlerdi çünkü. Israrları sonucu söylemek zorunda kaldı. Anne ve babasına hediyelerini gösterdi ve ayıp olmasın diye onlara birer baston şeker verdi. Keşke bir taneyi paylaştırsaydı. 

Yorumlar: 0

Yorum yok

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanamaz, gerekli alanlar işaretlenmiştir.*

Başlık
X